Dünyada ve ülkemizde insan nüfusundaki artış, bu artışa bağlı olarak artan tarım faaliyetleri, kentleşme, endüstriyel gelişim ve iklim değişikliğine bağlı ortaya çıkan kuraklık gibi farklı nedenlerden ötürü küresel tatlı su tüketimi ve ihtiyacı giderek artmaktadır. Gezegenimizde mevcut tatlı su rezervinin büyük bir kısmı kutup bölgelerinde buzullar halinde bulunduğundan canlıların kullanamayacağı bir formda, diğer bir kısmı atmosferde buhar, kalan kısmı ise yer kabuğunda yüzey suyu ve yeraltısuyu şeklinde bulunmaktadır. Yeryüzünde bizlerin ulaşabileceği formdaki tatlı suyun %96’sı yeraltısuyu olarak bulunmakta olduğundan dünyada canlı yaşamı için gerekli olan ve gittikçe artan su ihtiyacını karşılamak ancak yeraltısuyu kaynaklarının detaylı bir şekilde araştırılması, akifer sistemlerinin beslenim ve boşalım dinamiklerinin anlaşılması ve bu sistemlerin sürdürülebilir yönetiminin sağlanarak korunması ile mümkün olabilir. Bundan ötürü yeraltısuyu kaynaklarının miktar ve kalitesinin ortaya konması, bu kaynakların yılın farklı dönemlerinde (kurak ve yağışlı dönemler) yağıştan beslenim veya buharlaşma-terleme gibi farklı olaylara tepkisinin incelenmesi ve detaylı sürdürülebilir yönetim planlarının yapılması konuları her geçen gün daha çok önem kazanmaktadır. Hidrojeoloji çalışmalarında, geleneksel yöntemlerin yanı sıra, gelişen teknoloji ile birlikte izotop tekniklerinin kullanımı son yıllarda artmıştır. Sularda doğal olarak bulunan kararlı izotopların değişimi insanlar tarafından kontrol edilemediğinden bu izotoplar hidrojeolojik yapının ortaya konması, yeraltısularının kökeninin ve beslenim mekanizmalarının belirlenmesi, fosil yeraltısularının varlığını saptayarak suyun yenilenebilirliği ve yeraltısuyu madenciliği üzerine bilgi sahibi olmak, yüzey suyu-yeraltısuyu ilişkisi ve kıyı akiferlerinde deniz suyu etkisinin tespit edilmesi gibi farklı amaçlarla incelenebilir. Yeraltısularında en önemli ve tehlikeli kirleticilerden birinin arsenik (As) olduğu bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yeraltısuyunda tolere edilebilir değer yani eşik değeri 10 µg/L olarak belirlenmiştir. Kazan Havzasında daha önce yapılan çalışmalar neticesinde bölgede bulunan yeraltısularında As kirliliği bilinmektedir. Bu çalışma kapsamında ilgili alanda kirlenme sisteminin varlığını daha iyi anlamak ve yorumlamak, ayrıca bölgede varlığı bilinen paleo suyun kararlı izotop bileşimi, yeraltısuyu geçiş süreleri ve beslenim yüksekliğinin belirlenmesi ve buradaki sistem hakkında daha detaylı bilgi sahibi olunması amaçlanmaktadır. Bu proje kapsamında oksijen ve hidrojen elementlerinin kararlı izotopları kullanılarak Kazan Havzası’ndaki farklı akiferlerde bulunan yeraltı sularının kökeni, beslenim yükseklikleri ve bu suların buharlaşma gibi farklı süreçlerden etkilenip etkilenmediklerini ortaya koymak amaçlanmaktadır.